Hackathon Formatında Eğitim: Öğrenmenin En Hızlı ve Kalıcı Yolu
Bilgiyi Unutma Hızı ve Teknoloji Dünyası
Bir eğitimden çıktığınızda "Tamamdır, bu işi kaptım!" dersiniz. O sunumlar, o demolar, o anlatılanlar... Her şey o an çok net gelir. Hatta bir süre kendinizi o konunun uzmanı gibi hissedersiniz. Ama aradan birkaç hafta, hatta bazen sadece birkaç gün geçer... Bilgilerin ne kadarı aklınızda kaldı dersiniz? Yapılan araştırmalar, klasik sunum tabanlı eğitimlerde bilgilerin %70'inin ilk 24 saatte, %90'ının ise bir hafta içinde unutulduğunu söylüyor. %30'u hatırlamak bile iyimser bir tahmin olabilir bu durumda.
Peki, yazılım dünyası gibi bilginin ışık hızıyla eskidiği, sürekli yeni araçların, yeni yaklaşımların ortaya çıktığı bir alanda bu unutkanlık lüksüne sahip miyiz? Şirketler, ekiplerinin hızla yeni teknolojileri öğrenmesini, mevcut becerilerini derinleştirmesini beklerken, bilginin uçup gitmesi ciddi bir verimlilik sorunu yaratıyor. Ben 35 yıldır bu sektördeyim. Sayısız eğitim verdim, sayısız takımın bilgiye açlığını gözlemledim. Gördüğüm o ki, bilgiye sahip olmak yetmiyor, onu kullanabilmek gerekiyor.
İşte tam da bu noktada, öğrenme şeklimizi sorgulamamız gerektiğini fark ettim. Klasik yöntemler neden yeterli değil? Bilgiyi gerçekten kalıcı hale getirecek, onu kas hafızasına dönüştürecek bir yöntem var mı?
Kavramın Sade Açıklaması: Öğrenmek Kitap Okumak Değil, Yaşamaktır
Düşünün ki araba kullanmayı öğrenmek istiyorsunuz. Size haftalarca arabanın mekaniği, trafik kuralları, yol işaretleri hakkında sunumlar yapılsa, sonra bir sınava girseniz ve geçseniz... Sizce "Araba kullanmayı öğrendim" diyebilir misiniz? Sanmıyorum.
Araba kullanmayı, direksiyon başına geçtiğinizde, vites değiştirdiğinizde, aynalara baktığınızda, aniden önünüze çıkan bir engelle karşılaştığınızda, yani yaparak öğrenirsiniz. Yanınızda bir eğitmen olur, size anlık geri bildirimler verir. Zaman zaman zorlanırsınız, hata yaparsınız ama her deneme, her hata sizi bir adım ileriye taşır.
İşte hackathon formatında eğitim de tam olarak böyledir. Bu bir "yaparak öğrenme" felsefesinin hızlandırılmış, odaklanmış halidir. Temelinde şu prensipler yatar:
- Uygulama Odaklılık: Teorik bilginin hemen pratiğe dökülmesi. Konuyu dinlemek yerine, o konuyla ilgili bir problemi çözmek için kolları sıvamak.
- Ekip Çalışması: Bilginin bireysel değil, kolektif bir çabayla inşa edilmesi. Farklı bakış açılarının bir araya gelmesi, birbirine destek olma, birlikte problem çözme becerisi kazanma.
- Zaman Baskısı: Belirli bir süre içinde bir sonuca ulaşma zorunluluğu. Bu, odaklanmayı artırır, önceliklendirme becerisi kazandırır ve "mükemmel" yerine "çalışan" çözümü bulmaya teşvik eder. Gerçek hayatta projeler de genellikle zaman baskısı altındadır.
- Gerçek veya Gerçeğe Yakın Problemler: Kitaplardaki steril örnekler yerine, sahadan alınmış, yaşanmış veya yaşanması muhtemel zorluklarla yüzleşmek. Bu, bilginin hangi bağlamda, hangi koşullarda işe yaradığını anlamayı sağlar.
Bu dört element bir araya geldiğinde, bilgi sadece zihinsel bir dosya olmaktan çıkar, vücudun bir parçası haline gelir. Tıpkı kas hafızası gibi.
Günlük Hayattan / Sektörden Kısa Bir Vaka: Bulut Güvenliği Hackathonu
Birkaç yıl önce, birlikte çalıştığımız bir şirketin ekipleri, yeni bir bulut platformuna geçiş yapıyordu. Platformun sunduğu imkanlar harikaydı ama güvenlik konusu herkes için yeni ve biraz karmaşıktı. Kimse tam olarak hangi servislerin nasıl yapılandırılması gerektiğini, hangi izinlerin verilip verilmemesi gerektiğini bilmiyordu. Klasik bir bulut güvenliği eğitimi planlandı: Bir hafta boyunca sunumlar, slaytlar, birkaç temel demo. Eğitimin sonunda katılımcılar "Genel olarak anladık" diyorlardı ama iş kendi uygulamalarını güvenli bir şekilde deploy etmeye gelince bocalıyorlardı. Hangi firewall kuralı, hangi IAM politikası, hangi loglama mekanizması? Bilgi vardı ama uygulama becerisi ve kendine güven eksikti.
Sonra farklı bir şey denedik. İki günlük odaklanmış bir "Güvenli Bulut Deploy Hackathonu" düzenledik. Ekipleri 4-5 kişilik gruplara ayırdık. Her gruba net bir hedef verdik: "Küçük bir örnek uygulamayı, belirlenen bulut hesabına, en az 3 temel güvenlik prensibini (örneğin, minimum yetki ilkesi, loglama, temel ağ izolasyonu) uygulayarak deploy edin."
Başlangıçta biraz kafa karışıklığı ve deneme yanılma oldu. Ekipler, gerçek API hatalarıyla, gerçek izin sorunlarıyla, gerçek ağ yapılandırma zorluklarıyla karşılaştılar. Sunumlarda sadece birkaç slaytta geçen konular, birdenbire saatlerce üzerinde çalıştıkları, dökümanları karıştırdıkları, birbirlerine danıştıkları canlı problemlere dönüştü. Uzman mentörler yanlarındaydı ama cevapları doğrudan vermiyorlardı, sadece doğru yöne işaret ediyorlardı: "Şu hata kodu ne anlama geliyor olabilir?", "Minimum yetki ilkesi için bulutun IAM servisinde neye bakmanız gerekir?"
İki günün sonunda, tüm ekipler hedefi tam olarak tutturamasa bile (ki bu da gerçek bir öğrenme deneyimiydi!), inanılmaz bir ilerleme kaydetmişlerdi. En önemlisi, teorik bilgiyi nasıl kullanacaklarını öğrenmişlerdi. Yaşadıkları hatalar, buldukları çözümler, ekip içinde yaptıkları tartışmalar, bilgiyi zihinlerine adeta kazımıştı. Eğitimden sonra o ekiplerin yeni platforma adaptasyon hızları ve güvenlik pratiklerindeki hassasiyetleri gözle görülür şekilde arttı.
Şimdi Tam Olarak Ne İşe Yaradığını Anladım!
Peki, bu hackathon formatı öğrenmeyi neden bu kadar kalıcı ve etkili kılıyor? Çünkü beynimiz bilgiyi en iyi, onu aktif olarak kullandığında, bir bağlam içine yerleştirdiğinde, duygusal bir deneyimle (başarı hissi, zorlanma, birlikte çözme mutluluğu) ilişkilendirdiğinde öğrenir.
- Aktif Geri Çağırma: Bilgiyi hatırlamaya çalışmak, onu pasif olarak almaktan çok daha güçlü bir öğrenme mekanizmasıdır. Hackathon'da sürekli olarak öğrendiğiniz bilgiyi problemleri çözmek için geri çağırmanız gerekir.
- Bağlamsal Öğrenme: Bilgi, soyut olmaktan çıkar, çözmeye çalıştığınız gerçek problemle eşleşir. Bu, bilginin nerede ve nasıl kullanılacağını netleştirir.
- Sosyal Öğrenme: Ekip içinde çalışmak, farklı düşünme biçimlerini görmenizi, bilginizi paylaşmanızı ve başkalarından öğrenmenizi sağlar. Bu sosyal etkileşim, öğrenme sürecini zenginleştirir ve bilginin farklı açılardan pekişmesini sağlar.
- Problem Çözme Becerisi: Odak sadece bilgiye değil, o bilgiyi kullanarak nasıl problem çözüleceğine kayar. Bu, teknoloji dünyasında bilginin kendisinden çok daha değerli bir beceridir.
- Duygusal Bağlantı: Zaman baskısı, zorluklar, başarılar... Bunlar öğrenme sürecine duygusal bir katman ekler. Duygularla eşleşen anılar ve bilgiler çok daha kalıcı olur.
Özetle, hackathon formatı, öğrenmeyi pasif bir eylemden, aktif, etkileşimli ve zorlayıcı bir deneyime dönüştürür. Bilgiyi "bilmek"ten çıkarıp, onu "yapabilmek" ve "yaparken problem çözebilmek" seviyesine taşır. Bu da bilginin beyne çok daha sağlam bir şekilde yerleşmesini, kolay kolay unutulmamasını sağlar. Klasik eğitimlerin %30 kalıcılığına karşılık, bu formatın %90'lara varan etki yaratması şaşırtıcı değildir. Çünkü bu, öğrenmenin en doğal ve güçlü yoludur: Yaşayarak öğrenmek.